İskele Karadeniz kıyılarına sırayla dizilmiş kasabalarda yaşayanlar için sadece kayık ya da balıkçı motorlarının, un, kömür vb. vapurlarının yanaştığı bir yer değildir.
İskele, bu kasabalar için bir ferahlama mekânı, geleneksel bir yürüyüş parkuru, buluşma, karşılaşma, yalnız başına yürüme(ara sıra) bir bisiklet güzergâhı, çocuklar, işsizler ve emekliler için balık tutma, yine çocuklar için tabii ki yaz aylarında denize balıklama atlama, denize atmak için korkutma amaçlı eşek şakası ki bazen giysileri ıpıslak çıkanlar da olurdu vb. yeni bir tabirle çok amaçlı bir kasaba klasiğidir, iskele.
Yine yazları mısır, dondurma, sakız, tatlı vb. seyyar satıcıların da uğrağı, uzak şehirlere bilet almış yolcuların zaman geçirmek, gezginler ve misafirlerinse mutlaka uğrayıp turladıkları, kasabadan ayrı kalıp dönenlerin eski halini belki eski hatıralarını da özledikleri bir mekândır Karadeniz iskeleleri.
Karadeniz'de kasabalı her çocuğun mutlaka hatıraları vardır; denize uzanmış, o yaşlarda çok uzun sanılan büyüyünce belki ömrümüz gibi kısalan bu ferahlık veren yolda.
Fırtınaların köpüklerinin boyunu aştığı zamanları da denizin akvaryum gibi olduğu, vatozların uzun görkemli kuyruklarını sallayarak, kocabaş kefallerin gururla salınarak gezindikleri zamanları da bilir kasaba çocukları, anne dikimi anonim şortlarıyla atladıkları bazen kıyılara kadar yüzüp neşeli seslerle geri döndükleri iskelenin kuytu bir köşesinde şortlarını sıkıp giyinirler.
İskele şenlikli bir mekândır yaz akşamlarında, ay ışığının yıkadığı yollarda gülüşür, şakalaşırlar, çocuklar kapıları hiç kilitlenmeyen, incir, dut, elma ağaçlarının süslediği evlerine gece bazen çok geç saatlerde dönerler. Kimse niye geciktin demez, bazen yine kapısı herkese açık bu evlerin davet gerektirmeyen konukları olur, isimleri, Hayriye, Ayşe vb. olan abla ya da teyzelerin kahvaltı sofrasına neşeyle otururlar.
İskeleden bakınca bir geminin önce dumanı, sonra bacası, sonra gövdesi görülür, yani bu yüzden dünya yuvarlaktır ve çocuklar, iskeleden bir gün ayrılır.