Geçmişten Günümüze Fındığın Tarihi
Geçmişten Günümüze Fındığın Tarihi
Türkiye, toplam üretimdeki %69’luk payı ile hâlihazırda dünyanın en büyük fındık ihracatçısı. Fındığın tarihi, hem dünya hem de Türkiye açısından büyük önem taşıyor. Belki de her gün tükettiğiniz bir ürün olan fındığın geçmiş zamanlarda tüketilip tüketilmediğini hiç merak ettiniz mi? Sizin için fındığın tarihi ile ilgili her şeyi araştırdık!
Türkiye, toplam üretimdeki %69’luk payı ile hâlihazırda dünyanın en büyük fındık ihracatçısı. Fındığın tarihi, hem dünya hem de Türkiye açısından büyük önem taşıyor. Belki de her gün tükettiğiniz bir ürün olan fındığın geçmiş zamanlarda tüketilip tüketilmediğini hiç merak ettiniz mi? Sizin için fındığın tarihi ile ilgili her şeyi araştırdık!
Fındık Kelimesi Nereden Geliyor?
Fındığın en çok Doğu Karadeniz bölgesinde yetiştiği göz önünde bulundurulursa, kelimenin kökeninin de o diyarlardan geldiğini söylemek mümkün. Fındığın tarihi ise hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar eskiye dayanıyor! Yıllar yıllar evvel, Antik Çağ’da Doğu Karadeniz’in adı “Pont Exinus” idi. Bölgenin en çok ön planda olan mahsulü olan fındığa da bu nedenle “pontik” adı verilmiş. Hatta Karadeniz’in diğer adı olan Pontus da fındığa adını vermiş. Antik Çağ’da diğer bölgelerde yaşayan insanlar, fındığa “Pontus Cevizi” demişler. Fındık zaman içerisinde ticaret yoluyla Ortadoğu, Akdeniz ve Avrupa ülkelerine de yayılmış. Her bir millet, fındığın adını kendi dilleri nasıl dönüyorsa öyle telaffuz etmiş. Farslar “fonduk”, Araplar “bunduk”, Latinler “lux”, Yunanlılar “funduki” demiş. Böylece her bir ülkede farklı bir isim almış fındık.
Fındık ile Türklerin tanışması ve fındığa isim vermeleri ise üç aşamada gerçekleşmiş. Orta Asya Türkleri fındığa “kosık” ya da “kosuk” derken, Batıdaki Türkler “çetlevük” adını vermiş. Anadolu Türkleri ise başlarda fındığa Arap etkisi ise “bunduk” derken bu kelime söylene söylene “fındık” haline gelmiş.
Orta Çağ ve Önceki Kaynaklarda Fındık
Arkeoloji alanındaki çalışmalar, bizlere fındığın tarihi hakkında bilinmeyenlere ışık tutuyor, fındığın M.Ö. 10.000’li yıllarda yaşayan insanların beslenme düzenlerinde olduğunu gösteriyor. Eski Çin’den günümüze kalan yazılı kaynaklarda ise M.Ö. 2838 yıllarında Çin’de fındık yetiştirildiği bilgisine rastlıyoruz. Hatta fındığın Tanrı’nın insanlara bahşettiği kutsal bir meyve olduğunu dahi yazmışlar.
Antik Yunan’ın en büyük tarihçisi olan Herodotos da kendi eseri olan Herodot Tarihi’nde fındıktan bahsetmiş. Fındığın Pontus’ta yetiştirildiğine işaret etmiş. İnsanların fındıktan nasıl fındık yağı elde ettiğini dahi eserinde betimlemiş. Buradan anlıyoruz ki; fındık gerçekten besin değeri olarak çok zengin ve çok faydalı bir gıda.
Yapılan diğer tarihi araştırmalardan fındığın Uygurlar, Yunanlılar, Romalılar ve hatta İsviçre’de yaşayan insanlar tarafından bile tüketildiğini anlamak mümkün.
Türklerde Fındığın Tarihi
Orta Asya’daki Türkler tarafından fındığın bilindiğini söylemiştik. Türklerin en eski yazılı kaynaklarında bulunan Uygur Destanı’nda bir fındık ağacından bahsedildiği rivayet edilir: "Tuğla ve Selenga ırmaklarının birleştiği yerde bir kayın ve fındık ağacı arasında bulunan bir dağ kabardı ve yarıldı. İçinden beş çocuk çıktı."
İslam Altın Çağı’nın en önemli hekimi olan Türk bilgin İbn-i Sina, tıp alanındaki ünlü eseri El Kanun Fi't-Tıbb’da (Hekimlik Yasası), fındığın bazı hastalıklarının tedavisinde kullanılabileceğinden bahsetmiş.
Fındığın tarihi için bize yol gösteren bir diğer önemli kaynaklar ise seyahatnameler. 1200’lü yılların en ünlü gezginlerinden olan Ispartalı Seyrani, tuttuğu seyahatnamesinde Giresun’da çok miktarda fındık yetiştirildiğine dikkat çekmiş. Aynı şekilde Evliya Çelebi de "Dağlarında taşlarında cümle ormanları fındıklıktır” diye Trabzon’u betimlemiş.
Fındığın bir dış ticaret malı olarak karşımıza çıkması ise 1403 tarihine dayanıyor. İspanya kralı III. Henri’nin elçisinin seyahatnamesinde, kendisinin Trabzon’dan İstanbul’a fındık dolu bir gemide gittiği yazıyor. Bu cümlenin yazılışından yaklaşık 300 yıl sonra ise I. Mahmut’un Fransa ile yaptığı ticaret anlaşmasında Fransızlara fındık ithal edeceği yazılmış.
Fındığın bir Türk üretimi ihraç malı olarak tüm Avrupa’ya tanıtımı, I. Mahmut’un bahsi geçen anlaşmasından sonra hız kazanmış. 1750’lerden sonra artık tüm Avrupa, Türk topraklarında çok değerli bir besinin varlığından haberdarmış. 1900’lü yıllarda ise Türkiye, fındığın tekeli haline gelmiş.
Cumhuriyet ile Gelişen Fındık Üretimi
Cumhuriyetin ilanının ardından, fındık üretiminin üzerine özenle düşülmüş. 1925’te çiftçilerden alınan Aşar Vergisi kaldırılarak çiftçilerin üretimdeki en büyük engeli kaldırılmış. 1927 yılında, Türkiye’nin fındık tekeli haline gelebilmesi için fındık fidanlarının ihracatı yasaklanmış.
Atatürk, hayata veda edene dek fındık üretimini geliştirmek ve arttırmak, Türkiye’nin önde gelen tarım ürünlerinden birini fındık yapmak için oldukça çaba göstermiş. Birçok kongre, toplantı ve yasa ile fındık üreticileri bilinçlendirilmiş ve desteklenmiş.
Atatürk Dönemi’nden sonra da fındığa verilen önem azalmamış. Giresun’da Karadeniz Bölgesi Fındık İhracatçılar Birliği’nin kurulması, Ulusal Fındık Kongrelerinin düzenlenmesi ve Fındık Tanıtım Grubu’nun kurulması ile çalışmalara devam edilmiş.
Ya Şimdi?
Fındığın tarihi bitmedi, her geçen yıl kendini yazmaya devam ediyor. Şimdi Türkiye, dünyanın en büyük fındık ihracatçısı konumundadır. 2018-2019 sezonunda, 776 bin ton ile dünyadaki fındık üretiminin %69’unu gerçekleştirerek tarihine adını yazdırmıştır.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.